Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

20 Aralık 2011 Salı

yazacak 5 dakikam yok ama sor bi neden?!...

ya o kadar yazmak istiyorum ki kaç gundur. yok arkadaş oturup başına yazabilicek bi yarım saat ayıramadım.
vay anasını ne meşgulum desem içim yanmıcak bildiğin mal gibi boş boş oturuyorum pc başında. ya sürekli uykum var uyuyorum ya da bilgisayar başındayım zaten :/
depresyon kıpırtıları :D
dönem sonu proje teslimi derken birer birer sivilcelerim pıtırdamaya başladı suratımda :D mesela övmek övünmek gibi olmasın bi tane çıktı vay be dedirtir. bakarsın bi daha baktırır. kraterin yandan yemişi! sıktım olmadı ellemedim baktım ona gözüm gibi gene olmadı hala formunda. seviyeli bernaerliğimizi bitiriceğim yollarımızı ayıracagımız gunu bekliyorum sabırla.
yolları ayırmak ayrılık diyince aklıma geldi, birine sarılıp ya da birinin bana sarılıp uyumasını özledim.
bu ne enteresan bi ihtiyaç anlamıyorum. sevgili kesinlikle istemezken o sorumluluk ilişki falan kalıplarının altına aska ve asla girmek istemezken yine de birinin şevkatine ihtiyaç duyuyo olmama çok bozuluyorum. keşke kendi kendimize yetebilsek ya ne guzel olur. ya da böyle acil durum duygusal buhranlarında falan kutusundan çıkarıp oyuncak ayı mahiyetinde sarılıp uyucağımız şöyle eli yüzü düzgün (yakışıklı olursa daha tercihim olur tabi) adamlarımız olsa. sıkılınca kutusuna koyar kaldırırız dolabın derinliklerine nolucak :D hayır yani kendi kendime yetemeyince sinir oluyorum egom falan sarsılıyor. güçlü zannediyorum ya kendimi utanmadan işte yerle bir oluyveriyor sonra sıkıntı oluyor bünyede.

bu sıralardaki en buyuk diğer problemim ise yemek! yemek yemekten de vakit bulamıyor olabilirim mesela çünkü o kadar çok yemek yiyor ve o kadar çok uyuyorum ki! kendimi durduramıyorum desem yeri heralde... gecenin 4ünde mesela kendimi buzdolabının başında yicek bişeyler aranırken bulabiliyorum. :/ tartılmaktan şiddetle kaçıyorum zaten. sporu da bıraktıgımdan beri vucudum saldııı da saldı aman ne hoş! acil buna bir dur demek lazım. böyle giderse daha çocuk doğurmadan doğum yapmış kadın standartlarına erişebilirim.

şu an aklıma geldi azıcık eskilerden
bunu da ekliyim yeter bence snra doooğru işlerin başına marş marş...

bir zamanlar vega vardı dinlerdik flan...

9 Aralık 2011 Cuma

bir mimarın cuma günü!

cuma gününün hayatımda ayrı bir yeri olmuştur her zaman. bundan önceki yıllarda hep beklerdim cuma gelsin cuma olsun hafta bitsin dışarı çıkalım eğlenelim falan diye. ama bu sene diğerlerinden çok daha farklı! acı verici! 2011 yılından hiç bir hayır görmediğim gibi 2011'in cumalarından da zerre kadar hayır görmedim göremedim!

çarşamba gecesinden cumanın geleceğinin ürpertisine kapılıyorum adeta. çarşambanın gelmesi demek önümüzdeki 2 gün uykusuzluk stres buhran demek!

ben zavallı bir mimarlık öğrencisiyim. evet o sosyalleşemeyen %90lık kısmında yer alıyorum heralde bilmiyorum... proje dersine yetiştirmem gerekn hep 928749238749 tane çizimim olur! ne ara nasıl biriktiğinin asla farkında olmamam da cabası.

çarşambadan başlayalım;
sabahında okula giderken keyifli keyifli ders dinlerken her şey muhteşem
öğleden sonra zavallı kukurikuya basmaya başlıyorlar.
bu sefer kukuriku tabikide kafasında buyuyen ölçekler ve tasarımlar nedeniyle derse olan ilgisini tamamen kaybediyor..
bi yandan projeye dalmış hayal alemlerinde uzun ve soluksuz kulaçlar atarken bir yandan da asıl dinlenmemesi gereken ders önce kelime kelime sonra cümle cümle sonrada adeta paragraf paragraf zihnimden silinip gidiyorlar.
ve ders bitiyor.
kukurikunun hayallerini kurduğu eve gidip erkenden çizime başlayıp hocanın tüm istediklerini tashihe götürme planı kafasıının içinde dönüyor. yürürken,otobüsteyken ve hatta uyurken! ( şaka yapmıyorum rüyamda komidin tasarımı yapmışlığım sonrada uyanıp projede birebir çizmişliğim mevcut)
o gece hiç bişey olmuyor tabiki. erken başlama sözleri yeminleri bir bir yalan oluyor.
perşembe gunu de aynı rutınle devam ediyor uyan-gyin-okula git-derse gir...
perşembeleri ertesi gununun cuma oluşu nedeniyle daha bi gergin ve tüm gün "hasiktir abi projeyi naapcaz lan" tarzı, belki kalıpsal olarak farklı ama anlamca tıpa tıp aynı cumleleri sarfederek geçiyor.

ve perşembe akşamı;
eve gelip önce yemek yemek istiyorum yiyorum da nitekim ama sonrasında bastıran amansız uykuyla (ki tamamen psikolojik olduguna iddiaya girerim!) başa çıkamayıp yatıyorum. uyumasam bile tv karşısına yığılıyorum
ama tüm bunlar olurken aklımda hep 'BELALIM' var!
nitekim saatler 11i gösterdiğinde artık çizmem gerektiği gerçeği yüzüme bir tokat gibi vuruyor.
halbuki ne hatalı saat! ya çiz yada çizme arkadasım'
yine bir saat sallanma sürecinden sonra çizime başlanıyor. ama 8578937450 tane istenen pafta nedeniyle o çizimler asla ve asla son bulmuyor....
gece uyumamak adına içilen kahvelerle, mutfak tezgahı üzerinde yavaş yavaş birikip dağ olan boş 3ü bir arada poşetleriyle dolup taşıyor.
kültablalarından bahsetmek istemiyorum. ciğer yerine artık 2 adet winston pakedi taşıdığımı düşünüyorum zaman zaman...
tüm bu sinir gerdirici şeylere bir de uykusuzluk eklenince zaten dadından yenmiyor.

cuma günü;
proje gunu gelir ve çatar...
tashih sırası bana gelmesin diye çok taklalar attığım oldu açıkçası ama olacakla öleceğe çare yok malum!
asla tam olmayan çizimlerimle hocanın karşısına çıkıyorum bir de güzel kalaylanıyorum!
vs
vs
vs
.
.
.
.

sonuç; okuldan çıktığımda bir boktan farksız oluyorum. acınası halde oluyorum...
haftaiçini haftasonuna bağlayan insanların dışarda içip eğlendiği bu güzel gecede evin bir köşesinde sızmış kalmış olarak buluyorum kendimi....

dip not: bu yazıyı yazmak için gösterdiğim efor ödül falan almalı. yazarken aynı zamanda arada uyuyp kafam düştüğü için cümlelerimin kıçı başı ayrı olabilir. cümlelerim belkide hiç bi anlam içermeyebilir bilmiyorum...

affola!

7 Aralık 2011 Çarşamba

şiddetle dinlenilmesini tavsiye ederim!

http://soundcloud.com/ayyuka/acaba

pembe pancurlu evim olsa... ^^

kendime ait bir eve çıkma isteğim acaba neden uzaya gitmek istiyormuşum gibi karşılanıyor bu evde hiç anlamıyorum...
ne zaman konu açılsa ve ben "ben artık ayrı eve çıkmak istiyorum!" desem annemin üzerine gelip yapışan o bana vicdan yaptırmaktan gayrı hiç bi işlevi olmayan hüzünlü ifade ve konuşma ilerledikçe buna eklenen ağlamaklı ses tonu felan mesela... niye ki yani ne gereksiz sonucunda elbet bi noktada ayrılıcaz. evde turşumu falan kurmaya niyetleri varsa bilemicem tabiki de...

hayır yani ne var ki 150 metrekarenin içinde kıçkıça dipdibe yaşamasak da ben yarım saat hadi bilemedin 1 saat uzaklıkta bir yere taşınsam mesela? ne yani dünyanın sonu mudur arkadasım? aynı şehirdeyiz sonucunda bu kadar buyuk problem olan nedir anlamıyorum ki!?

bu noktada hemen annemin klişe cümlesiyle bi renk katmak istiyorum yazıma...
"çocuğun olursa anlarsın! hıh!" çocuğum olursa anlarmışım! bak yaaa tilt oluyorum yemin ederim bu cümleye! ya anlamak istemiyorum kardeşim niye anlıyım çocuğum falan yok benim! gencim hareketliyim enerjiğim çürüyorum evde sizinle! diyemiyorum tabi :D

böyle bi yok oksijen alalım ormana karşı olsun şöyle olsun kılı tüyü olsun triplerinizden dolayı en guzel senelerimi odamın penceresinden ormana bakıp meditasyon yaparak nirvanaya ulaşarak falan geçirmek istemiyorum. yoga reiki falan da sevmem yapamam öyle şeyler...

sosyalleşicem insan arasına karışıcam diye yolda harcadığım zamanıma mı yanayım yoksa verdiğim yol parasına mı bilemiyorum artık! kimsenin haberi yok sarhoş kafayla o kadar uzağa eve donmenin nası sinir bozucu bişey oldugundan. ulan sarhoşluğumun keyfine bile varamıyorum ya yok dolmuşcu mu kaçırır yoldan geçen laf mı atar eller mi taciz mi eder diye etrafı kollayıp triplerden triplere koşmaktan daha yolun başında ayılıyorum zati. eh ne anladım o zaman o içtiğim içkiden peh!

ev istiyorum arkadasım ev eveveveevefeveevevfevdveeevevevvev!

Yaz Gelsin!

tatil yapmayı özledim...

hava buz gibi, üzerime artık aba gibi kat kat şeyler giymekten de bıktım usandım, zaten utanmasam kalorifere yapışık yaşıcam muhtemel...
evet! bu kışı çok çok üşüyerek ayaklarım falan donarak geçiriyorum yanına da sürekli hasta olmam alevli meyva tabağı oluyor adeta! gunlerdir öksrmekten uyuyamıyorum uyuyamadıkça zaten pek sağlam olmayan sinir sistemim iyide darbe alıyor. muayen gunlerimin yakınlığı da ayrı bi asabiyet ve stres sebebi...

yazı özledim bu yüzden. sıcak sıcak deniz kenarında ayaklarımı kuma gömüp kitap okumayı falan özledim.  off şimdi denize girsem ne kadar mutlu bi insan olurdum. bi çeşmede olsam bodrumda bozcaadada asos da olur mesela yada marmaris yada cunda....
böyle butun gun miskinlik yapsam uyusam yüzsem sonra tekrar uyusam. duş almaya üşenip tuzlu tuzlu gece dışarı da çıkabilirim mesela. bi rakı-balık-ayvalık olsa mesela şimdi. offff...

gel de şimdi katlan bu soğuğa yağmura... :/

6 Aralık 2011 Salı

"eski - yeni"

pinkfreud'u okuyorum. orada bir yerde bir şeyden bahsediyor. tam cümleyi hatırlamıyorum ama konunun özeti uzun süreli bir ilişki bittikten sonra kendini sil baştan başka bir insana anlatmak, sıfırdan tanıtmak, tanımak o insana alışmakla alakalı. yaklaşık dört aydır düşündüğüm tam da buydu!

bunu daha önce de arkadas çevrem için yaşadım. üniversite için taşındığımda gerçekten o ilk zamanlar kabus gibiydi. yıllarını geçirdiğin şehirden ve seni artık gözünün içine bkarak bile anlayabilen insanların arasından kopup hiç tanımadıgın bir şehre ve insanların arasına gelmek... o zamanlar çok sıkmıştı beni. insan her şeye alıştıgı gibi zamanla bu duyguyada alışıyor sonuç olarak. zaman geçtikçe bi çevre ediniyorsun bir sürü insan tanıyıp arkadas oluyorsun vs. ama yine de bi eğreti duruş oluyor insanın üzerinde. bilmiyorum belki de ben öyle hissediyorumdur, bana öyle geliyordur. ama hiç bir zaman şu anda yaşadığım şehre karşı tam bir aidiyet duygusuna sahip olamadım.

aslında eski sevgiliyle - yeni sevgili arasındaki bağıntıda bir şehirden başka bir şehre taşınmaktan farksız değil gibi geliyor bana sanırım. bir adamdan kopup başka birine bağlanmaya çalışıyorsunuz mesela. ama eskisiyle geçirdiğiniz zaman o kadar çok ki o olmadan önce nasıl yürüdüğünüzü bile unutmuşsunuz gibi. o yeni adam ise aslında bi yabancı hayatınıza size davranışlarınıza.

düşünsene neye gülüceğini neye ağlıyacağını bilmez, ne seversin neyden nefret edersin bilmez bilemez...  ama bir yanda çaya kaç şeker attığından tut da günde kaç kere dişini fırçaladığına kadar bilen bir adam vardı bir zamanlar. işte aslında en sakatı bunun kıyaslamasına girmek. yoksa bir daha kimseyi sevemezmişim gibi geliyor stres oluyorum!

ayrılalı 4 ay kadar bi zaman oldu. açıkçası aklımı yitirmekle yitirmemek arasındaki o ince çizgide gidip gelip çeşitli cambazlık hareketleri sergilediğim söylenebilir. ayrılıkları kategorize edersek bence en çok can yakanı ve zor olanı severek ayrılmak olsa gerek. seviyorsan ayrılma klişesini duymaktan artık gerçekten bıktım ama bazen yürümeyince yürümüyor. her ilişkinin bir ömrü var ve bizimkinin de son kullanma tarihi doldu biliyorum. bunu görebiliyorum. ha ama hala seviyorum o da bence ayrı manyaklık örneği! uzun süreli bir ilişkinin bitimi hele ki iki taraf da birbirini seviyorsa ve medeni bir şekilde ayrılmaya çalışılıyorsa ızdırap boyutlarına ulaşıyormuş tecrübeyle sabit! ortak arkadaslar, ortak gidilen mekanlar, anılar vs...

neyse işte öyle...
konuştukça içim kıyıldı gidiyim bi yemek yiyim...

4 Aralık 2011 Pazar

"pazar" ve "pazartesi" sendromlarım...

pazar ve pazartesi gunleri kendimi bildim bileli benim bir numaralı kabusum olmuştur!
hatta bu sonu gelmez kısır döngü ertesi günün pazar olduğu bilinciyle bana cumartesi gecesinin keyfini bile yaşatmayabiliyor açıkçası. sanki o zaman bide üzerine gunler daha hızlı geçip hafta sonu sanki sadece bir günmüş gibi "cuma-cumartesi-pazar" benim için sıkıştırılmış paket program gibi geçiyor! çok sikko açıkçası.

hahah küçükken pazartesi gunleri okula gitmemek için hasta ederdim kendimi. hele ki bir de yapılmamış bir ödev çalışılmamış bir sınav varsa... öyle tebeşşir tozu içiyim ateşim çıksın olayı da değil benimki. bu konuda bazı bazı psişik güçlerim varmış gibi bile hissediyorum. hiç bi bokum yokken ateş çıkarma, kusma, titreme, ağlama, hatta işin dozu büyükse krizlere girme falan gibi boyutlara bile ulaşabiliyordum şimdi biraz daha değişik yaş buyudu ya... kalp çarpıntısı, tansiyon, hipoglisemi, panik atak, sinir krizi falan geçiriyorum :D

bu hafta ekstrasının ekstrası bi pazar gerginliği içindeyim triplerden triplere koşuyorum kendi kendime. cumartesi gecesi aşırı alkol alımı nedeniyle pazar günü zaten yaşıcağım sıkıntılar aşikar olmasına rağmen (akşamdan kalma sendromu & aşırı susuzluk sorunsalı vb.) gerizekalı beynimin mi artık bilinç altımın mı artık bilemiyorum nerelerime lanet yağdırmam gerektiğini, beni tüm gece kabuslardan kabuslara koşturan ruyalarla karabasanlarla uğrastım bi de hiç iç sıkışması tıkışması derdim yokmuş gibi.

eski sevgililer mi dersiiiin onların yeni sevgilileri mi dersin piuuuu! ne ararsan vardı lanet gelsin! uyansam bir dert uyanınca susayıp duruyorum sürekli su içmekten zaten saat başı çişe kalkıyorum, yatıyorum bi umut bu kabuslar biter diye anasını satıyım saniye bile atlamadan kaldığı yerden devam ediyorlar, daralıyorum, daralıyorum...

sabah uyandığımda tüm bu buhran bunalımın yanında yaşadığım baş ağrısı da yanında promasyon olarak hayatıma katıldı.

kısacası pazar gunune gözlerimi açışım sadece kabus ve iç sıkıntısından ibaretti. ve bok gibi uyandım. pazar günüsü sendromum daha da dayanılmaz bi hale geldi.

hep böyle gecelerin ardından "bir daha bu kadar içmicem" atarlarımı artık yapmama kararı aldım. hayır nasıl olsa uygulamaya koyamıyorum kendi kendime atarlanıp gerilim olmak niye arkadasım!

yarın yine yeni bir pazartesi ve yine yeni sevimsiz bir haftaya giriş yapıyor olucam. sabahın köründe iş başı falan fistan.

3 Aralık 2011 Cumartesi

gunaydınlarr...

günaydınlarrrr çok sevgili cumartesi gunu. yapmam gereken şeyler olmadan geçicek mis gibi bi gun oooh!



29 Kasım 2011 Salı

dinleyelim açılırız!



LUXUS-Acayip Şeyler 

Düşündüm zararın neresinden dönsem
Etrafıma milimetrik çizgiler çeksem
Benim tanrımın son duaları bunlar
Bir koşu ölülülerimi gömüp de gelsem

                                                    Bana bir şeyler oluyor
Acaip şeyler oluyor
Hanginiz gördünüz mavi kafalı bir fil ?
Hanginiz atmosferden benim kadar rahatsız ?
Şimdi kırıp dizlerinizi oturun bakiim yerlerinize
Zaman geçirmeden başlayın siz de
Son duanızı etmeye


neyime güveniyorum acaba?


bu bendeki nasıl bi rahatlık nasıl bi umursamazlık nası bi göte güvenmek belli değil! yarın sınavın var kalk çalış manyak desin biri bana!

sınav haftasında gelip üzerime sümük gibi yapışan bu rahatlık duygusunun sadece bu tarz olmaması gereken zamanlarda değil de daha gerekli zamanlarda da benimle olmasını temenni ediyorum. ama o temennilerim dualarım yerine ulaşmıyor olsa ki eski sevgililerimle karşılaşma anında kendime güvenim geleceği "hahayt bak ben ne kadar mutluyum" bakışı atacağım yerde utanıyorum sıkılıyorum yerin dibine girip kaçıcak delik arıyorum niyeyse! hah ama yanında olaki başka hatunsallar varsa gene bi rahatlık söz konusu olmasa da istekler farklı yönde oluyor kızın kafasını yada ex'in kafasını yerlere sürtmek kıvılcım çıkarmak gibi mesela. tabi bunları yapamadığım için yine rahatlayamıyorum hele ki bir de karşı taraftan ofsayt bi hareket geldiyse artık bişey yapamadığım için kendimi yeme boyutlarına kadar bu işi taşıyabiliyorum. evet böyle bi yeteneğim var, her kadında olduğu gibi.

bu konuya nası geldim hangi kafalarla geldim kimbilir. neyse...

o kadar çalışasım yok o kadar yoooook ki küçüklüğümden beri kıçım sıkıştıgında oldugu gibi yalancı mide bulantısı sendromuna tutuldum yine!

pıhhhhhh...................................

28 Kasım 2011 Pazartesi

gunaydın sevgili blogspot...




güne güzel başlamalı...

BOK GİBİYİM ÇÜNKÜ...

her zamanki gbi yine bok gibiyim yine bok gibiyim.

bu blog yazma işi bir garip sorumluluk gerektiriyo sanki 'online günlük' yada ben öyle bi hissiyata kapılıyor da olabilirim :D hayatım boyunca günlük yazmayı çok sevdim (ki hala saklarım koli koli okudukça gülünesi) ama küçükken de hissederdim ben bu suçluluk duygusunu :D sanki oturup o gunluge yazmaz onunla vakit geçirmezsem bana bozulup trip falan atıcakmış gibi gelirdi! şizofreni başlangıçlarımın temelleri taa o zamanlara dayanıyor mu acaba demiyor değilim arada sırada içimdensldflsdjfa

evet blogspota karşı yeterince günah çıkardığım hissiyatına kapıldıgıma göre bok gibi olduguma dair kaldığım yerden devam edebilirim...

bok gibiyim çünkü; lanet olası şu sikko sene bitmek tükenmek bilmiyor! nasıl cenabet bir yılmış bu arkadas başıma gelmeyen kalmadı! yılbaşı bile haftasonuna denk geliyor ya! hayır sanki tüm yıldan bir hayır gelmiş gibi  yılbaşından medet ummat bi saçma! ha tabiki yılbaşını evde final sınavlarıma çalışarak yılbaşını ggeçirecek yeni yıla girecek olmam da cabası sanırım...

bok gibiyim çünkü; abzürt abzürt bir gün dişimin, bir gün belimin, bir gün kolumun, kıçımın, başımın vs ağrımasından bıktım! her sabah kalp çarpıntısıyla uyanmak belki gunde içtiğim 48756482768 tane sigarayla doğru orantılı olabilir ama bu ağrılar için söyleyecek söz bulamıyorum hatta kelimeler kifayetsiz. adeta sözleşmişler ve görev dağılımı yapmışlarcasına itinayla süren bu döngü artık beni yordu!

bok gibiyim çünkü; her ne kadar gerekli sebeplerim olsa da ve erkek arkadaşımdan ben ayrılmış olsamda onu özlediğimde ya da onu özlediğimi hissettiğimde böğrüme gelip oturmuş çökmüş olan hatta kamp kurmuş olan o devasa öküzcükle başa çıkmayı henüz hala öğrenememek beni geriyor.

bok gibiyim çünkü; annemin hastalığı tam sürat devam ederken elimden hiç ama hiç bişeyin gelmemesi adeta bana aklımı oynattıracak!

bok gibiyim çünkü; herşeyden ve herkesten nefret ediyorum. bu nefret duygusu beni kemir kemir kemiriyo adım gibi de eminim. belki bu kadar dışarıya karşı öfke ve nefret dolu olmasam hayat benim için daha kolay dünya benim için daha yaşanası bir gezegen haline gelebilir.

bok gibiyim çünkü; bugune kadar canımı yakanlara karşı intikam duygusuyla yanıp tutuşuyorum. adeta hayatlarını sikip atmak ve rulo yapıp götlerine monte etmek istiyorum ama şu an elimden hiç bir şeyin gelmemesi çıldırtıcı. "intikam soğuk yenen bir yemektir." biliyorum ama yeterince soğumasına sabrım yok heralde :/


tamam yoruldum şimdilik yeter... :D sabaha kadar bok gibiyim çünkü başlığı altında yazacak trilyon tane şey bulabilirdim halbüsü!

20 Ekim 2011 Perşembe

sabahlar olmasın!!!

yetişmesi gerekn 9872597429 tane çizim
süre 12 saat...

yine her zamanki gbi kendi kendime attığım muhteşem bir son dakika golü...


19 Ekim 2011 Çarşamba

yatmadan önce...

;

İŞİN ASLI...

böyle 'dan' diye konuya bi girizgah yapıyım dedim ama başaramadım. biraz toparlıyıp başlıcak olursam...
hayatım yaklaşık 1 sene öncesinden boka saracağının sinyallerini verirken ben ooo polyanna gibi ortalarda koşuşturup duruyordum. "çiçekler böcekler kuşlar köpekler ne güzel ne güzel!" sevinciyle coşarken nedense gelicek kabus günlerin sinyallerini görememişim. ya da gördüm de çok önemsemedim mi nedir anlamadım.
kronolojik sıraya koyucak olursak eğer...
kaltak arkadaşlarımdan yediğim muhteşem kazıklar (ki hala o kazıkların acısını hissediyorum)
üzerine annemin kanser oluşu
ve tüm bunlar yetmezmiş uzun bir ilişkiyi bitirip dımdızlak ortada kalmam
buna bağlı çeşitli depresyonik hareketler içine girmem ( manik depresif miyim ulan ben? yok yok galiba paranoyak olabilirim! vb. gibi..)
ergenliğime adeta ışık hızıyla geri dönüş yaşayıp "batsın bu dünya!" "hayat çok acımasız" gibi anlamsız ve melankolik davranışlar sergilemem. bide utanmayıp yazılar falan yazmam!
asla konuşmamam gereken insanlara asla bilmemeleri ve asla okumamaları gereken mektuplar yazmam ve bunları asla onlara göndermicek olmam.
2 günde bir eski sevgililerimden birini özleyip biri için ağlamam ve sonra ne kadar gerizekalı olduğumu düşünüp bir de kendi aptallıklarıma ağlamam.
tüm bunlar yetmezmiş gibi kendimi daha da buhranlara bunalımlara iteyim diye onla bunla takılıp gereksiz 'yeni' arkadaş ortamları arayışına girmem falan filan derkeeeeeeeeen....

...bir baktım ki...
kendimi tırım tırım psikiyatrist ararken buluverdim.
"ordan iki xanax ver de havamızı bulalım hacııı" kıvamına gelivermişim farkında olmadan.

işte o yuzden böğrümün ortasına gelip oturan hatta oturmayı geçtim bildiğin orda kamp kuran bir öküzle ve tüm bunları düşünürken kafamda sikişen fillerle hayatımı idame ettirmeye çalışan bi gerizekalı gibi görüyorum kendimi...

EVET ŞU SIRALAR KAREKTERSİZLİKTEN SÜRÜNÜYORUM....